Osmanlı padişahlarına baktığımızda hemen hemen hepsini benzer pozlarla görüyoruz. Üstelik çoğu padişahın yan poz vererek çizilmeleri bir gelenek haline gelmiş. Bu şekilde çizilen padişahların aslında öyle poz vermelerinin özel bir sebebi vardı.
Osmanlı padişahlarının portre çizimlerine baktığımızda onları genellikle yan poz vermiş şekilde görürüz. Üstelik bu bir gelenek halinde de devam etmiş görünüyor. Fakat bu durum sadece onlarla da sınırlı değil. Roma imparatorluğu krallarının heykellerinin de aynı şekilde olduğu görülür. Bunun asıl sebebi ise estetik durmasıyla alakalı değil!
Padişahların da tıpkı Roma imparatorları gibi yan poz vermesi, dolaylı olarak bir güç göstergesiydi. Peki ama nasıl?
Osmanlı sarayında tam 23 yıl fotoğrafçılık yapmış olan Febus Efendi’nin röportajından hareketle padişahların fotoğraf konusunda oldukça hassas davrandıkları anlaşılıyor.
Röportajı gün yüzüne çıkaran Ümit Yüksel, Febus Efendi’nin sarayla ilgili söylediklerine yer vermiş. Sultan Abdülhamid’in poz verirken titiz davranışından Sultan Reşat’ın da sessiz sedasız poz verip işi bittiğinde gittiğine kadar söz ediyor.
Özellikle Sultan Abdülhamid, fotoğrafın bir belge niteliği taşıdığını düşünerek kendisine ait bir fotoğraf arşivi de yapmıştı. Febus Efendi, Abdülhamid’i şöyle anlatıyor:
“23 senede ancak bir defa onun fotoğrafını çekmek için davet edildim. O da bir mecburiyet tahtında oldu. Kendi resmiyle süslü bir nişan hediye etmesi lazım geliyordu. İşte bu nişana konmak üzere bir resim çektik. O gün Yıldız Sarayı’na gittim. Kütüphanesinin yanındaki büyük salonda makinemi kurdum. Biraz sonra Hünkâr içeri girdi. Şöyle bir etrafına bakındı, sonra bana hitap etti ‘Febus Efendi, nasıl münasip görüyorsanız öylece hazırlanın, ben şimdi geliyorum.’ Çıktı, beş dakika sonra tekrar geldi. Hazırladığım koltuğa oturdu, ‘çekerken haber veriniz’ dedi.“
Keza aynı şekilde diğer padişahların da kendisine olan nezaketini benzer bir ifadeyle aktarmış. Yalnızca Osmanlı padişahlarında değil, Romalı imparatorlarda da görülen yan pozlar nasıl bir gücü ifade ediyor olabilirdi?
Aslında burada burun en önemli faktör. Evet, burun.
Fatih Sultan Mehmet’in portresi bu konuyla ilgili çok ses getirmişti. Burnunun gerçekte öyle olup olmadığı tartışmaları sürerken aslında “burun” göstermenin ne kadar önemli bir sembol olduğunu atlamışız.
Şimdi estetik ameliyatlarının baş aktörü olan kemerli burun, o dönemler “Romalı burnu” olarak bilinen, soylu insanlarda bulunan bir şeydi. Daha doğrusu soylu insanlara öyle denk gelmiş diyebiliriz. Ama insanlar buna inanmak istemişler ve gücün sembolü olarak kemerli burnu kabul etmişler.
Yandan bakınca kemerli burun, Roma İmparatorluğu simgesi olan kartal gagasını andırıyor.
Roma İmparatorluğu’nun simgesi kartal, güçlü ve yırtıcı bir hayvandı. Doğal olarak gücü de temsil ediyordu. O dönemler yandan bakıldığında kemerli burun da tıpkı kartal gagasına benzetiliyordu. Kartalın gücünü krallar kendilerine böyle atfetmiş olmalılar ki kemerli burun gururla taşınan bir organ haline gelmiş.
Osmanlı padişahları da kendilerini Roma imparatorlarından üstün gördüklerini yan profilden portre çizdirmekle göstermek istemişler. İşe yaramamış da değil.
Padişahların karakterleriyle alakalı gözdağı verme isteklerini kendilerine ait tek bir portreden anlayabiliyoruz. O dönemler için gücün simgesi olan kemerli burna sahip olmak o kadar da kötü bir şey değil gibi, ne dersiniz?