“Arılar, birini soktuktan sonra ölür” şeklindeki inanış aslında tam olarak bizim düşündüğümüz kadar basit değil. Her arı, zehrini bıraktıktan sonra ölmemekle birlikte, birçoğunun ölmesinin nedeni aslında biziz.
Arıların neden soktuğunu hiç merak ettiniz mi? Aslında agresif ve düşmanca bir nedenden dolayı değil. Arılar, yalnızca kendilerini savunma ihtiyacı hissettiklerinde sokarlar; bu bir saldırı hareketinden ziyade bir savunma mekanizmasıdır.
Böylece, kendilerini tehlikeden korumaya çalışırken farkında olmadan canlarını feda ederler. Kovanlarını korumak için, cephede toprak koruyan askerler gibi ölebilirler. Ancak her arı, soktuktan sonra ölmez, çoğunluğunun ölme sebebi ise bizden kaynaklanır.
Her arı, sokma yeteneğine sahip bir şekilde evrimleşmedi.
Çoğu arı türünde, erkek arılar sokma yeteneğine sahip değildir. “İğnesiz arılar”, tam olarak adlarından anlaşılan şeyi yaparlar, yani sokmazlar. Ancak bu, iğnenin olmamasından değil, etkisizliğinden kaynaklanmaktadır.
Yaban arılarını, karıncaları, bal arılarını ve eşekarısını içeren “aculeata” grubuna ait tüm türlerde bir iğne bulunur. Bizi sokabilecek arılar bu türe aitlerdir.
Bal arısının bedeni katmanlara ayrılmıştır ve iğnenin bulunduğu katman diğer karın bölümleriyle bağlantılıdır.
Bir bal arısının gövdesi; baş, göğüs ve karın olarak ayrılmıştır. Karınları katmanlıdır ve son kısım, iğneyi barındırır. Bu bölüm, diğer karın bölümleriyle aynı yerde olduğundan, arının sindirim sisteminin son bölümünü de içerir.
İğneyi avın içine itip geri çeken sinir düğümleri, iletki kasları ve zehir depolayıcı yapı görevi gören bir hazne de bu bölgede bulunur.
İğnesini batıran arının karnının alt kısmı ne yazık ki yırtılır.
Potansiyel bir tehditle karşılaşan bir işçi arı, savunma mekanizmasına başvurur ve iğneye eşlik eden kaslar, iğneyi aşağı doğru iterek bölgeye girmesini sağlar. Bazen, kalın deriyi delip geçecek kadar yeterli itme gücü oluşturmak için bacaklarını ve karın kaslarını kullanırlar.
Zehri içeri aktaran arı, uçup gitmeye çalışır ancak insan gibi canlıların kalın derisi çoğunlukla buna izin vermez. Arının karnının alt kısmı yırtılır ve iğneyle birlikte orada kalır.
Özetlemek gerekirse; arıların ölmesi onların yapısından değil, bizden kaynaklanır.
Yani aslında, soktuktan sonra ölmeleri arılardan kaynaklanmaz. Bizim gibi memeli hayvanların derisinin kalın olması, kendilerini korumak isteyen arıların ölümüne sebep olur. Bazı yumuşak iğneli arı türleri veya iğneyi parçalanmadan çıkaracak kadar şanslı arılar, hayatları boyunca pek çok kez birilerini sokabilirler.
“Arılar, birini sokunca ölür” söylentisi, “arılar, kalın bir deriyi soktuklarında parçalandıkları için ölürler” şeklinde daha doğru olacaktır.