Çiçeklerden nektar toplayarak bal yaptıklarını bildiğimiz bal arılarının yetenekleri aslında yalnızca bununla sınırlı değildir. Bu hayvanlar, boyundan büyük işler yapabilir ve hatta patlayıcıların tespiti konusunda tıpkı köpekler gibi önemli bir rol oynayabilir. “İyi de o nasıl olacak?” dediğinizi duyar gibiyiz.
Bu hayvanlar muazzam bir koku alma duyusuna sahiptir ve aslında onların bu kabiliyetleri, radarlarına çeşitli kimyasal ve patlayıcıların girmesine olanak sağlar. Bal arıları elbette bu görev için aşamalı bir eğitimden geçer ve sürecin sonunda âdeta bir uzmana dönüşür.
Peki bal arılarının eğitim süreci nasıl ilerler ve onların bu yeteneklerinin perde arkasında neler vardır?
Bal arıları, havadaki kimyasalları tespit etme konusunda oldukça yeteneklidir ve bu sebeple patlayıcıların saptanmasında önemli bir rol oynar.
Bal arılarının bu yolculuğu, patlayıcıları kovanlarından toplamalarıyla başlar. Arılar, laboratuvara nakledilmeden önce güvenli bir şekilde bir oda içerisinde toplanır. Bu toplanma yeri için özel olarak tasarlanmış el tipi cihazlar kullanılır.
Aslında bu ilk adım, arıların tespit uzmanı olmaları için gerekli olan eğitime hazırlanmalarına olanak sağlar. Eğitim başlamadan önce ise hareketlerinin yavaşlaması için soğutulmaları gerekir.
Bu durum, koşum takımı işlemi sırasında kullanımı kolaylaştırmak için gereklidir.
Soğuyan arılar koşum takımlarına yerleştirilir ve yeni ortamlarına alışmaları için onlara zaman verilir. Uzmanlar için her bir arıyı tek tek yerleştirmek yorucu bir iş olduğundan laboratuvarlar, süreci basitleştiren otomatik arı yükleme makineleri geliştirmiştir.
Bu makineler, arıları hapsederek onların teker teker bir silindire girmelerine olanak sağlar. Devamında silindirler bir yükleme tüpüne bırakılır, her arı yavaşça koşum takımına itilir ve pozisyonu sabitlenir.
Bal arılarının patlayıcı tespiti için eğitimi, esasen diğer hayvanlarda kullanılan koşullandırma ilkeleriyle büyük oranda aynıdır.
Arılar nötr bir uyarana maruz kalır ve ardından yiyecekle buluşturulur. Bu süreç, uyarı ile sonuç arasında bir ilişki oluşturarak arıların eğitildikleri belirli kokuyu tanımasını ve ona tepki vermesini sağlar.
Bal arıları bu eğitim sırasında köpekler gibi tükürük salgılamasa da hortumları veya dilleri, tatma aracı olarak önemli bir rol oynar. Aslında arıların hortum uzatma refleksi, onların eğitime uygunluğunu belirleyen kritik bir yeterlilik testidir.
Bir çubuk üzerinde şekerli su sunulduğunda hortum uzatma refleksini başarıyla sergileyen bal arıları, eğitim aşamasına geçer.
Ayrıca bu eğitim, önlerinde bir besleme mekanizması yükselirken, onların patlayıcı buharlara maruz kalmasıyla otomatikleştirilebilir. Koku ile ödül arasındaki bu ilişki, arıların görevi anlayabilmesine yardımcı olur.
Aynı şekilde birkaç eğitim turundan sonra patlayıcı kokusuyla karşılaştıklarında gönüllü olarak istenilen refleksi sergileyen arılar, artık saha çalışmasına hazır kabul edilir.
Bal arılarının bu eğitimde ne denli başarılı olduklarının tespiti için onların tepkileri izlenmelidir.
Bu izleme için ise genellikle iki farklı yöntem kullanılır. Bunlardan ilki, arıların yakın çekim görüntülerinin yakalanması için kameraların kullanılmasıdır. Devamında patlayıcı tespitinin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek amacıyla arıların hortum uzatma tepkisini yorumlamak için bilgisayarlı görme algoritmaları kullanılır.
İkinci yöntemde ise her bir bal arısının önüne kızılötesi ledler yerleştirilir ve ışık sensörleri, bal arısının dilinin uzatılmış mı yoksa geri çekilmiş mi olduğunu algılar.
Bal arılarının eğitimi tamamlandıktan sonra onların tespit yetenekleri, elde taşınan bir tespit cihazı yardımıyla kullanıma sunulur.
Arıların sayısı kadar onları izleyen cihaz vardır ve bu hayvanlar, hedef bölgeden gelen hava örneklerine maruz bırakılır. Yani her bir arı patlayıcıların varlığını gösterecek şekilde dilini uzatırsa izleme ekranındaki ilgili karenin rengi değişir.
Patlayıcı tespiti için bal arılarının kullanılması, diğer yöntemlere kıyasla çeşitli avantajlar sağlar.
Örneğin koklayıcı köpeklerin aksine bal arıları, aylar yerine birkaç saat içinde eğitilebilir ve bu da eğitim masraflarını ve süresini önemli ölçüde azaltır. Yine bu hayvanların bakım maliyeti çoğu hayvana göre daha düşüktür ve ödül olarak sadece şekerli su yeterli olur.
Ayrıca bal arılarının küçük boyutlu olmaları, insanların ve daha büyük hayvanların erişemeyeceği alanlara ulaşmayı mümkün kılar. Yine onların olağanüstü koku alma ve zorlu koşullara dayanma yetenekleri, patlayıcı tespitinde bal arılarını epey kıymetli varlıklar hâline getirir.
Bu noktada avantajlar olduğu kadar elbette dezavantajlar da vardır.
Arılar patlayıcı kokulara karşı hassas olmalarına rağmen sadece eğitim aldıkları belirli maddeleri tespit edebilirler. Bu sınırlama ise geniş bir yelpazedeki patlayıcıları tespit edebilecek donanıma sahip olmadıkları ve bunun için de ayrıyeten bir eğitime ihtiyaç duydukları anlamına gelir.
Özetle, bal arılarının patlayıcı tespiti için kullanılması, bu hayvanların boyundan büyük işlerde bile olağanüstü bir performans sergileyebildiklerini gözler önüne serer. Bal arıları başarılı bir eğitim süreci sonunda istenilen görevleri yerine getirebilir ve bu noktada tahmin edilenden fazla katkı sağlayabilir.
Ancak arılar ve diğer hayvanların, patlayıcıların saptanmasında kullanılması ne kadar doğru tartışılır. Bu süreçler hayvanlara zararlar verebilir ve işin boyutu zalimliğe kadar ulaşabilir. Bu noktada hem potansiyel hem de etik hususların göz önüne alınması bir hayli önem taşır.