Günümüzde Bluetooth teknolojisiyle çalışan pek çok cihaz bulunuyor. Peki Bluetooth, birden fazla cihaz olan ortamlarda diğer cihazları nasıl ayırt edip bağlanabiliyor?
Müzik dinlemeyi hepimiz çok seviyoruz. Zaman içinde müziğe ulaşma yöntemimiz teknolojiyle birlikte gelişti. MP3 çalarlar, arabalardaki ses sistemimiz ve taşınabilir hoparlörlere kadar evrildi. Neyse ki hepimiz elimizden bırakır bırakmaz karışan o kulaklık kablolarına veda ettik. Elbette bunu Bluetooth teknolojisine borçluyuz.
Bluetooth özelliği sayesinde bilgisayarımızdan aynı anda mouse, klavye ve kulaklık gibi birden fazla cihazı çalıştırabiliyoruz. Peki ama tüm bunları gerçekleştirirken hangi cihazla arasında ne gibi bir bağlantı olacağına nasıl karar veriyorlar? Gelin hep birlikte Bluetooth teknolojisine ve bu soruların cevabına göz atalım.
Bluetooth, radyo dalgalarıyla iki cihaz arasındaki veri taşıma sistemine dayanan bir teknoloji türü.
Tıpkı Wi-Fi gibi bir veri taşıma sistemi barındırıyor; ancak Wi-Fi sistemi sinyal dağıtıcıyla bir cihaz arasında bağlantı kurarken Bluetooth teknolojisinde bu özelliği barındıran iki cihaz arasında bağlantı kurulmasıyla veri aktarımı sağlanıyor. Dalga boyları GHz biriminden ölçülen bu sistemde saniyede 2.4 milyar dalga yayılıyor.
Bluetooth, adını İskandinav kralı Harald Bluetooth Gormsson’dan alıyor.
“Kısa Mesafeli Radyo Teknolojisi” üzerinde çalışan dönemin önemli şirketlerinden Intel’in çalışanı Jim Kardach, o süreçte Danimarka ve Norveç’i birleştiren Viking kralı Harald Bluetooth Gormsson hakkında okuduğu bir kitaptan esinlenerek Bluetooth teknolojisinin isim babası oluyor. Anlatılanlara göre Viking kralının bir dişi çürüdüğü için rengi maviye dönüşüyor.
Bluetooth özelliği olan bir cihaz birden fazla cihazla karışıklık olmadan bağlantı kurup veri alışverişi gerçekleştirebiliyor.
Bluetooth genellikle kısa mesafelerde ve düşük sinyallerle çalışma prensibine sahip. Her cihaz, bağlandığı diğer cihazla kendi arasında farklı bir frekans aralığındaki sinyallerle veri aktarıyor. Cihazlar veri aktarımı sırasında aralarında sinyallerden oluşan bir ağ oluşturuyorlar. Buna piconet adı veriliyor. Bu ağ sayesinde cihazlar birbirlerinin arasındaki aktarıma engel olmuyor ve karışıklık yaşanmıyor.
Bluetooth özelliği olan cihazlar eşleştiğinde, insanlar arasındaki gibi bir tanışma gerçekleşiyor.
Her teknolojik cihazın üreticileri tarafından onlara atanmış adresleri yani isimleri bulunuyor. Bağlantıdan önce birbirleri için güvenli olduklarını belirtmek adına kendilerini tanıtıyorlar. Bunu yeni biriyle karşılaştığımızda adımızı söyleyip kendimizi tanıttığımız bir sürece benzetebiliriz.
Ardından aralarında nasıl bir veri aktarımı olacağına karar veriyorlar. Bir sonraki veri alışverişinde iki cihaz sorgulama gerekmeden bağlantı kurabiliyor. Çünkü biz de birbirimizi her gördüğümüzde tekrar tekrar tanışmıyoruz.
Cihazlar kendi arasında bağlantı kurduğu esnada dakikada 1600 kez frekans değiştiriyorlar.
Buna frekans zıplaması adı veriliyor. Bir örnekle açıklayalım: Herkesin kendi arasında yüksek sesle konuştuğu kalabalık bir mekanı ele alalım. Kimsenin tam olarak ne konuştuğunu anlayamayız ancak seslerini duyar hatta bazı kelimeleri algılarız. Buna rağmen kulaklarınız Legolas’ınki kadar iyi değilse sohbetin ne hakkında olduğunu çözemeyebiliriz.
Çünkü her sohbetin dinamiği farklıdır ve anlık esprilerle bile konu değişebilir. İşte frekans zıplamasında da her dakika verileri aktaran sinyal sıklığı, başka cihazlarla karışmaması ve onlardan gelebilecek parazitleri önlemek için değişir.
Bluetooth ilk çıktığı dönemlerde en büyük sorun güvenlik açığıydı, birilerinin kişisel verilerini ele geçirmek zor değildi.
Bluetooth teknolojisi, üretildiğinden itibaren daima geliştirilmeye devam etti. Zaman içinde bu durumu güvenli cihazlara ekleme veya kaldırma özellikleriyle hallettiler. Günümüzde güvenle telefonumuzdan veya bilgisayarlarımızdan biz izin verdiğimiz şekilde birden fazla cihazımızı birbirine bağlayabiliyoruz. Tıpkı Danimarka ve Norveç’i birleştiren Harald Bluetooth gibi.
- Kaynaklar: Brunch Education, Bright Side