Devlet kurumu olarak kurulup alkol ve tütünün tek söz sahibi hâline getirilen Tekel, 1862 yılında başladığı yolcuğunu başarılı adımlarla ilerletti. Ancak bu başarılı süreç, 1980’lerde alınan bazı kararlar ile tersine döndü ve Tekel için olanlar oldu. 2009 yılında ise artık Tekel’den eser kalmadı.
Tütün, alkol, tuz, barut ve yanıcı maddelerin büyük gücü Tekel’in başarılı yıllarının ardından gelen hazin sonu, bazı soru işaretlerini akıllarda bırakırken aslında birçok kişiyi de mağdur etti.
Tekel’in kuruluşundan, yok olmasına kadar geçen süreyi başa saralım ve ülkenin tütün ile tanışmasından başlayalım.
Osmanlı İmparatorluğu’nun tütün macerası: yasaklar ve özgürlükler
Osmanlı İmparatorluğu’nun tütünle tanışması, 1600-1605 yıllarına yetişebildi. Dönemin İngiliz ve Venedik gemicileri, tütünü Osmanlı topraklarına yaydılar ve tütünün Osmanlı topraklarındaki hikâyesi başladı.
Tütünün İzmir’in Selçuk ilçesinde ilk kez üretilmeye başlanması ile 1612 yılında Osmanlı coğrafyasında iyicene yaygınlaşmaya başladı. Ancak 1621 yılında Genç Osman döneminde tütün yasakla karşılaştı. IV. Murat döneminde tütün nedeniyle çok sayıda insan öldürüldü ve tütün kullanımı sıkı bir şekilde denetlendi.
Tütünün bu baskıcı dönemi, Bahai Efendi’nin 1646 yılında tütünün serbest bırakılmasıyla sona ererken yasaklarla başa çıkılamaması ise tütünün ilk resmî vergisini ortaya çıkardı. Ekim alanlarının arttırılması ve Avrupa’nın Osmanlı tütününü beğenmesi ile de 1696 yılında tütün ihraç edilmeye başlandı.
Osmanlı’nın ilk dış borcunu, Tekel ödemeye başladı.
Osmanlı, zayıf bir ekonomik durumla karşı karşıya kaldı. Osmanlı-Rus Savaşı’nın patlak vermesi, imparatorluğun ekonomik düzenini daha da bozdu ve dış borçlanma ihtiyacı doğdu.
Osmanlı İmparatorluğu, bu zor dönemdeki ilk dış borçlarını almaya karar verdi. Borçlanmanın ardından Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa ve İngiltere arasında bir Ticaret Antlaşması imzalandı. Antlaşma ile tütün ithalatı yasaklandı. Bu, yerli tütün üretimini teşvik etmeye yönelik bir adım oldu.
1862 yılında ise “Tekel” kuruldu. Bu, tütün işlerinin devlet himayesine girdiği dönemin başlangıcıydı. Ancak 1879’da Rusumu Sitte Kararnamesi ile tütün, tuz ve alkollü içeceklerin gelirleri önce yabancı bankerlere ardından da 1882’te Düyûn-ı Umûmiye’ye (Osmanlı İmparatorluğu’nun iç ve dış borçlarını denetleyen kurum) bırakıldı. Sonrasında da imtiyaz, Memalik-i Osmaniye Duhanları Müşterekü’l-Menfaa Reji’ye geçti.
Sonrasındaki gelişmelerin tarihçesi ise şöyle:
- 1884-Cibali ve İzmir’de sigara fabrikaları kuruldu.
- 1895-Adana Sigara Fabrikası kuruldu.
- 1897-Samsun Sigara Fabrikası kuruldu.
- 1905-Bomonti Bira Şirketi kuruldu.
- 1906-Çamaltı Tuzlası’nın kurulmasına karar verildi.
- 1920-Alkollü içki kullanımı yasaklandı.
- 1923-Reji, devlete devredildi.
- 1925-Tütünle ilgili tüm hizmetlerin devlet tarafından yönetilmesine karar verildi.
- 1930-Tütün İnhisarı Kanunu kabul edildi.
- 1931-Gümrük ve Tekel Bakanlığı kuruldu.
- 1932-Tekel’in inhisarı İnhisarlar Umum Müdürlüğüne verildi.
- 1932-Tütün, alkollü içkiler ve tuz devlet tekeli altına alındı.
- 1934-Barut ve patlayıcı maddeler devlet tekeli altına alındı.
- 1946-Tekel’in adı Tekel Genel Müdürlüğü oldu.
- 1946-Çakmak ve kibrit tekelinin işletilmesi Tekel Genel Müdürlüğüne verildi.
- 1952-Kibrit, devlet tekelinden çıkarıldı.
- 1955-Barut ve patlayıcı maddeler devlet tekelinden çıkarıldı.
- 1962-Çanakkale Şarap ve Kanyak Fabrikası kuruldu.
- 1970-Şanlıurfa Suma Fabrikası kuruldu.
- 1972-Yozgat Bira Fabrikası kuruldu.
- 1973-Çay, devlet tekelinden çıkarıldı.
- 1983-Tekel ile ortak sigara üretimi ve ihraç şartı ile özel sektöre sigara üretim izni verildi.
- 1984-Tekel, yabancı sigara ithalatına başladı.
- 1987-Tekel İşletmeleri Genel Müdürlüğü ismi; kısa adı “Tekel”, açılımı ise “Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü” olarak değişti.
Tekel’in kaderi, yerli ve yabancı şirketlerin tütün üretimine izin verilmesi ile değişmeye başladı.
1983 yılında alınan karar sonrasında Bitlis Entegre Sanayi AŞ kurularak “Best” adlı sigara ile tütün üretimine başlandı ve Tekel, 1988 yılında firmaya %25 ortak oldu. Bu ortaklık ile üretilen sigaralar yurt içinde de satılmaya başlandı.
1984 yılında ise yabancı sigara ithalat yasağının kaldırılması ile Tekel’in tekel olmaktan çıkışı başladı. 1986 yılında hızlı bir kararla Türk tütünü tekeli kaldırıldı ve yerli ve yabancı sermayelerin Tekel ile ortak olarak tütün üretmelerine izin verildi. Bu, Tekel’in aldığı en büyük darbelerden biri oldu ve pazara olan hâkimiyetini kaybetti.
Yabancı şirketler giderek yaygınlaştı ve bu da tütün üreten Türkiye’yi, tütün ihraç eden hâle getirdi.
Yabancı tütün ithal yasağının da kaldırılmasıyla %85 Amerikan, %15 Türk tütününden Tekel 2000 sigarası üretimine başlandı. Böylelikle yabancı tütünlerin Türkiye’ye girişinin önü açıldı. 1990’da Philips Morris, Sabancı Holding ile ortak Philsa Sigara Fabrikası’nı İzmir’de kurdu.
Tekel ortaklığı şartı da 1991 yılında kaldırıldı. 1992’de de R.J. Reynolds ve birçok özel şirket, Amerikan kökenli tütün üretimine başladı. Amerikan tütününün daha da yaygınlaşması ise Amerikan sigaraları ile rekabet için Tekel 2001’in üretimi ile gerçekleşti. İçerisinde %85 Amerikan tütününün kullanılması, tütün ithalatını arttırdı.
Tansu Çiller hükûmetinin Türk tütününe kota koyması, Refah Partisi’nin de bu uygulamayı devam ettirmesi, Tekel’in çöküşünü başlattı.
Sabancı Sigarayı Bıraktı(!): Sabancı Holding, Tüm Hisselerini Satarak Sigara Sektöründen Çekildi
Tekel’in özelleştirilme dönemi başladı.
Özelleştirme Yüksek Kurulunun 2001 yılındaki kararı ile Tekel, özelleştirme kapsamına alındı. 2002 yılında Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) kuruldu ve bununla beraber Tekel’e ait 9 adet (Ankara, Çanakkale, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Ürgüp, Şanlıurfa, Kırıkkale, Yozgat) sigara fabrikası teker teker kapatıldı. 2003 yılında ise Tekel’in bünyesindeki sigara ve alkollü içkiler bölümü, anonim şirkete dönüştürülerek iki gün içerisinde ihaleye açıldı.
Özelleştirmeye karşı çıkan Gümrük ve Tekel Bakanı Recai Baturalp, ilk Gümrük ve Tekel Bakanı Vural Arıkan, Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova bakanlıklarından oldu.
Bu sırada 2002 yılında British American Tobacco, 2004 yılında EUROPEAN, 2005 yılında ise IMPERIAL, sigara üretimine başladı. Philip Morris’in Türkiye’deki pazar payı %42’lere yükselirken Tekel’in payı %33’lere düştü. 2007 yılında ise tütün alımının %65’i özel sektör tarafından yapılır hâle geldi.
Ve alkol bölümü ile Tekel satılmaya başladı.
Tekel’in bağlı ortaklığı olan ama anonim şirkete dönüştürülen Alkollü İçkiler San. ve Tic. AŞ, 2003 yılının sonunda Nurol-Özaltın-TÜTSAB Ortak Girişim Grubu’na 292 milyon dolara (432 milyon TL) satıldı. Grup, alkol ticaretini MEY AŞ bünyesinde devam ettirdi.
MEY AŞ’nin %90 hissesi ise yaklaşık 2 sene sonra Texas Pasific Group (TPG) şirketine 810 milyon dolara satıldı. 2 sene içerisindeki bu bedel artışı, Tekel’in çok ucuza satılmış olduğunu gündeme getirdi.
Alkollü İçkiler San. ve Tic. AŞ’nin hasılatının satıldığı değerden fazla olması da tartışmalara neden oldu. 2003 yılının ilk 9 ayında 600 milyon dolar hasılat yapan Alkollü İçkiler San. ve Tic. AŞ’nin haziran ayındaki stokları 113,7 trilyondayken devredildiği tarihte bu rakam 177,5 trilyona ulaşmıştı.
Ayrıca ihale öncesinde Tekel’in alkollü içkiler bölümünde 3 bin 631 kişinin çalışıyor olması, hisse devri ile MEY AŞ’nin bünyesine sadece bin 700 işçinin geçmesi de bu satışın olumsuz yanlarından biri oldu. 2009 yılında ise çalışan sayısı bin 700’den 323’e çekildi.
Bu satışı sigara bölümü takip etti.
Tekel’in sigara bölümünün özelleştirilmesi ise 2003 yılında alınan karar ile gerçekleşti. İhaleye çıkarılan hisselerin %65’i için Tobacco International (JTI) tarafından 1 milyar 150 milyon dolar teklif verildi. Bu teklifin yetersiz bulunması ile ihale iptal edildi.
Özelleştirme İdaresi yetkilileri verilen 1 milyar 150 milyon dolarlık teklifin, beklentilerinin altında olduğunu belirtip “Elimizde kalacağını bilsek bile değerinin altında satmayız.” açıklamasında bulundu. 2005 yılında ikinci bir ihale yapıldı. Ancak bu ihaleye kimse teklif götürmedi.
Üçüncü ihale ise 2007 yılında başlatıldı. Tekel’in sigara bölümü bu ihale ile 2008 yılında, 1 milyar 720 milyon dolara British American Tobacco’ya satıldı. British American Tobacco’nun Tekel’in sigara bölümünü satın almadan önceki %7’lik pazar payı bu satın alma ile %38’e çıktı.
Tekel’in satılması ve çıkarılan kanunlar nelere yol açtı?
Özelleştirme kapsamında alkol ve sigara birimlerinin yabancı kurumlara satılması, beraberinde birçok olumsuzluğu da getirdi. 2001 yılında 477 bin 429 tütün üreticisi varken Tütün Kanunu ile bu sayı 402 bin 899’a geriledi. 2008 yılında ise sayı 194 bin 282’lere düştü. Ayrıca tütün alımı da özelleştirmeden nasibini aldı ve 2002 yılında 159 bin 521 ton olan tütün alımı, 2008 yılında 74 bin 584’e indi.
Üreticilerin azalması istihdamı da azalttı. 2001 yılında 30 bin 124 işçinin çalıştığı Tekel’de işçi sayısı, 12 bine geriledi. Ayrıca özelleştirme yapıldığında Tekel’in 110 yaprak tütün iş yeri, 6 sigara fabrikası, 1 kibrit fabrikası, 19 alkollü içki üretim tesisi, 84 pazarlama müdürlüğü, 10 tuz işletmesi, 1 sung ipek ve 1 viskoz fabrikası bulunuyordu. 2009 yılında ise bunlardan sadece 57 yaprak tütün iş yeri, 2 tuz işletmesi ve 1 ambalaj fabrikası kaldı.
British American Tobacco, Tokat ve Ballıca’daki fabrikaların açık olacağı yönündeki sözünü tutmadı ve 2 bin kişinin istihdam edildiği Tokat Sigara Fabrikası kapatıldı. TPG’nin de özelleştirmeden sonra 9 fabrikayı kapatması hem işçileri işinden etti hem de üzüm üreticileri mağdur oldu.
İşçilerin protestoları, Tekel fabrikalarının tekrar açılmasına yetmedi ve bir devir kapandı.
Tekel işçileri, Tekel fabrikalarının kapatılması ve mağdur edilmeleri üzerine protestolarda bulundu. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın katıldığı bir açılışta, Tekel işçilerinin “Tekel sizden müjde bekliyor.” ifadesine Erdoğan, “Ben ayaküstü müjdelere alışkın liderlerden değilim.” dedi ve Tekel’in tamamıyla boşaltıldığını, üretim yapmayan hâle geldiğini dile getirdi.
Özelleştirme kapsamında devredildiğini de söyleyen Erdoğan, isteyenlerin 4-C statüsünde istihdam edileceğini, kıdem ve ihbar tazminatlarını alabileceklerini söyledi. Buna karşı çıkan işçiler ise basınçlı su, biber gazı ve orantısız güç ile karşı karşıya kaldı.
Protestolar ve açlık grevleri Erdoğan’ın çarpıcı ve Tekel işçilerini kızdıran söylemleri ile de devam etti. Erdoğan, “Biz yatarak para kazanma dönemini kapattık. Üretmeden vermek yok. ‘Devletin malı deniz, yemeyen domuz.’ anlayışı ile baktılar. Buna izin vermeyiz.” dedi.
Erdoğan’ın söylemleri arasında yaklaşık 10 bin tekel işçisinin maliyetinin 40 trilyon olması da yer aldı. Sendika temsilcileri ile yapılan görüşmeler ve bakanlara başka çıkış yolu bakmaları konusunda verilen talimatlar ile de süreç kapatıldı.
Bazı özelleştirmelere iyi yönünden bakmak mümkün olabilir ancak dönemin alkol ve tütündeki tek söz sahibi olan Tekel’in özelleştirilerek yok edilmesi, üzücü bir hikâyeyi ortaya çıkarmakla kalmadı aynı zamanda ülke ekonomisini de büyük oranda etkiledi.