Ekonominin nasıl hızlı bir şekilde çökebileceğinin en acı örneklerinden birini tecrübe eden Lübnan’da hayat şartları oldukça zorlu.
Lübnan, Dünya Sefalet Endeksi’nde sadece biraz üstümüzde yer alıyor:
1- Zimbabve
2- Venezuela
3- Suriye
4- Lübnan
5- Sudan
6- Arjantin
7- Yemen
8- Ukrayna
9- Küba
10- Türkiye
Bu listede altımızda ya da üstümüzde bulunan ülkelerin çoğu ya ambargo altında ya da iç/dış savaşlarla boğuşuyor.
Şimdi bir de Lübnan’ın durumunu inceleyelim: Videoda da gördüğünüz gibi, para birimleri olan “Lübnan lirası” çok değersizleşti.
Visualization of Lebanon’s currency losing over 90% of its value against the US Dollar in three years.pic.twitter.com/NLpLZ9KEyg
— The Spectator Index (@spectatorindex) June 12, 2023
Tıpkı Türk lirası gibi:
Lübnan’da asgari ücret 300 dolar iken 30 dolara kadar düştü. Ülkede yoğun bir beyin göçü yaşandığı için pasaport işlemleri bile askıya alınmış durumda.
2019’da bir ABD doları 1.500 Lübnan lirasından işlem görürken, 21 Mart’ta 140 bin Lübnan lirasına kadar çıkmıştı. Şu an ise 15 bin lira ancak karaborsada 94 bin lira.
Devletin bir gecede bankanızdaki paranıza el koyduğunu düşünün. Alın teriyle kazandığınız paranıza dokunamıyorsunuz.
Halk, paralarını kurtarmak için bankalara saldırıyor. Sizin, benim gibi insanlar ellerine silah alıp banka soyuyor. Daha doğrusu, soyguncu haline gelen devletten kendi paralarını almaya çalışıyorlar.
Fotoğraftaki kadın, kanser kız kardeşi için yeğeninin oyuncak silahıyla banka basmıştı ve kendi hesabındaki parayı çektikten sonra İstanbul’a kaçmıştı.
Türkiye’de ise TL’deki değer kaybı, döviz satışları ve çeşitli piyasa dışı düzenlemelerle önlenmeye çalışılıyor. Bankalar, döviz satışında şirketlere günlük 1.000 ila 5.000 dolar limit getirdi.
Bankalar saat 11:00’den sonra şirketlere döviz satmayı da bıraktı. Döviz ihtiyacını bankalardan karşılayamayan şirketlerse serbest piyasanın yüksek maliyetli kuruna razı oluyor.
Günde yalnızca 1 saat elektrik veriliyor. Hatta trafik ışıkları çalışmadığı için arabalar caddelerde birbirine giriyor.
Bu sebeple, solunum cihazına bağlı hastalar hayatlarını kaybetme tehlikesi yaşıyor.
18 ay boyunca parasını alamadığı için elektrik vermeyi durduran özel şirket, İstanbul merkezli bir Türk şirketti.
Peki, Orta Doğu’nun Paris’i olarak anılan Lübnan’ı bu korkunç kaos ortamına iten şeyler nelerdi?
Lübnan, dünyada en çok mülteciye sahip 2. ülke. Bu da ciddi bir krize neden oldu. 1. kim mi? Tabii ki Türkiye!
Lübnan’ın bu durumdan bizden daha fazla etkilenmesinin sebebi ise nüfus faktörü. 6,7 milyon nüfusu olan ülkedeki mülteci sayısı, nüfusun dörtte birini oluşturuyor.
Lübnan, kişi başına düşen mülteci sayısı açısından dünyada ilk sırada. Türkiye’de 20 milyondan fazla mülteci olduğunu bir düşünün…
Suriyeli ve Filistinli mültecilerin etkisiyle oluşan ve 15 yıl süren iç savaş, bu kaosun en büyük sebepleri arasında. Aslında mülteciler değil, süreci iyi yönetemeyenler bu durumun asıl sorumlusu.
Ülke zaten zor durumdayken bir de Beyrut Limanı patlaması yaşanınca ekonomi daha da kötü etkilendi.
Aslında bu patlama, ülkedeki çürümüşlüğün bir yansımasıydı. Bu konuda çok kez uyarı yapılmıştı ancak dikkate alınmamıştı. 4 Ağustos 2020’deki patlamadan bu yana 3 yıl geçmesine rağmen etkileri hâlâ devam ediyor.
Hem iç savaşın hem de bu patlamanın etkisi yüzünden yakıt krizi oluştu. Elektrik üreten santrallere yakıt temin edilemeyince halka yalnızca 1 saatliğine elektrik verilebilir hale gelindi.
Paranız varsa özel enerji şirketlerinden elektrik veya jeneratör almanız mümkün ancak paranız yoksa elektriksiz bir yaşama alışmanız gerekiyor.
Başbakan, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada “Haziran ayı memur maaşlarını ödeyemeyebiliriz” dedi.
Nüfusunun %80’i yoksulluk sınırında olan Lübnan’da memur maaşı önceden 1.000 dolar iken, artık 100 doların altına kadar düştü.
Lübnan halkını ayakta tutan faktör ise, yurt dışında yaşayan Lübnanlılar. Ülke nüfusunun 3 katı kadar Lübnanlı, yurt dışında yaşıyor ve oradan gönderdikleri döviz sayesinde ülkedeki insanlar geçinebiliyor.
Lübnan’da tüm ülkeyi saran kitlesel ayaklanmalar yaşanmamış olmasının nedenlerinden biri de bu olabilir. Belki de bir şeylerin düzeleceğine dair bir umutları kalmadıkları içindir, kim bilir.