Uykusuz geceler, kıpkırmızı izler ve kaşımaktan kabaran bir vücut… Sivrisinekler özellikle yaz aylarında ortaya çıkıp bizi oldukça rahatsız eden ve tabiri caizse başımızın belası olarak gördüğümüz canlılardan. Ancak sivrisinekler tamamiyle yok olsaydı neler olurdu hiç düşündünüz mü?
Doğa, şüphesiz kusursuz işleyen bir dengeye sahip ve bir canlının yok oluşu bile bu düzeni sarsmaya oldukça yeterli. Aslında biz şikayet etsek de her canlının bu düzende olmazsa olmaz bir yeri var ve işlevi tahmin ettiğimizden çok daha fazla.
Düzenli aralıklarla kendimize sorduğumuz “Yahu bu sivrisinekler ne işe yarıyor?” sorusunun cevabını verelim ve eğer bu canlılar tamamen yok olsaydı, doğa ne şekilde etkilenirdi buna bakalım.
Sivrisinekler, yaklaşık 100 milyon yıldan daha uzun bir süredir varlığını sürdürmekte ve bu da binlerce tür sivrisineğin, evrim geçirdiği manasına gelir.
Dünyanın birçok ekosisteminde hayli önemli bir role sahip olan bu canlıların, kesin olmamakla birlikte 3.500 farklı türü var ve aslında yalnızca 100 çeşidi, bizi ısırmak için can atar durumda. Geri kalanları ise bitki ve meyve nektarlarıyla beslenerek, bizlere kesinlikle ilişmiyor.
Pek çok hastalığa davetiye çıkardığı bilinen bu canlılar; başta sıtma, dang humması, sarı humma, chikungunya virüsü ve batı nil virüsünün başlıca sebeplerinden. Peki sivrisineklerin olumlu yanları neler?
Sivrisinekler çok sayıda hayvan için temel besin kaynağı görevi gören canlılardır ve hatta bazı yarasa ve kuş türleri, besin kaynağı olarak neredeyse tamamıyla sivrisineklere bel bağlar.
Sivrisinekler, bir bakıma tozlayıcı görevi görürler ve en başta kelebekler ve arılar, iyi bilinen tozlayıcılardandır. Tüm sivrisinekler bunu yapmazken, birçoğunun çiçekten çiçeğe polen taşıdığı ve tozlaşma işlemini gerçekleştirdiği gözlemlenir.
Sivrisineklerin yok olduğu bir durumda da bitkiler, daha az tozlaşır ve bu da üreme başarılarını doğrudan etkiler.Bununla birlikte sivrisineklerin sahip olduğu en önemli etkilerden biri, su ekosistemleri üzerindedir. Bu canlıların larvaları suda yaşar ve genellikle organik maddelerle beslenir.
Larvalar büyümeye devam ettikçe de büyük miktarlardaki suları filtreleme görevi görmeye başlarlar ve yosunları yok etme noktasında büyük katkı sağlarlar. Yine bu sivrisinek larvaları, alg oluşumunu azaltmada ve su kalitesini iyileştirmede önemli rol oynar.
Sivrisinekler, başta balıklar olmak üzere suda yaşayan hayvanlar için temel bir besin kaynağıdır.
Küçük balıkların bir kısmı, çoğunlukla sivrisinek larvaları tüketerek hayatta kalır ve eğer bu larvalar yok olursa, balıkların beslenme şekilleri büyük oranda olumsuz biçimde değişikliğe uğrar. Balıkların yanı sıra bazı kuş, böcek, yarasa, kertenkele, kurbağa ve semender türleri de sivrisinekle beslenir.
Ayrıca bazı su birikintilerinden sivrisineklerin uzaklaşması, tahmin edilenden çok daha büyük sorunlara sebebiyet verebilir. Mesela Doğu Kuzey Amerika’da sivrisinek ve tatarcık türleri hayati bir role sahiptir.
Herhangi bir böcek suda boğulduğunda tatarcıklar leşlerini çiğnerken, sivrisinekler ise atık ürünlerle beslenir. Bu da bitkiler için önemli olan besinlerin üretimine katkı sağlar ve sivrisinekler olmadan, bitki gelişimi de etkilenebilir.
Eğer sivrisineklerin nesli tükenirse onların besin zincirindeki yerini, çok yüksek ihtimalle böcek türleri alır ve dünya üzerinde tahmin etmesi oldukça zor olan dev bir dalgalanma meydana gelir.
Örneğin besin kaynağı anlamında büyük oranda sivrisineklere bel bağlayan yarasalar, hayatta kalmak için bir hayli zorlanır. Yarasalar ölürse, yine besin kaynağı olarak yarasaya bağımlı olan diğer hayvanlar etkilenir ve yarasalar ortadan kayboldukça, diğer böcek türlerinde inanılmaz bir artış meydana gelir.
Tüm bunların yanı sıra doğa, bilinmezlikler ve sürprizlerle dolu ve buraya kadar bahsi geçen tüm durumlar, yalnızca ön görülebilir olanlar. Özetle bilim insanları, sivrisineklerin tamamen ortadan kaybolması noktasında dengelerin nasıl değişeceğini hayal etmekte bile güçlük çeker vaziyette.