Ekmek, Türk kültürü için bambaşka bir yere sahip. Türkler, yaşamlarının birçok alanında ekmeğe sayısız anlamlar yüklemişlerdir. Ramazan Bayramı’nda, düğünde, cenazede, doğumda vb. özel günlerin daima merkezindedir. Peki âdeta bir kültür hâline gelen ekmeği, bu kadar vazgeçilmez kılan nedir?
Birbirinden farklı büyüklüklerde, lezzetlerde ve şekillerde olsa da sofralarımızın vazgeçilmezidir ekmek. Hatta “Ekmeksiz karın doymaz.” ifadesi, Türkler arasında en fazla kabul gören inançlardan birisidir.
Peki on binlerce yıllık geçmişiyle neredeyse her öğünümüze eşlik eden ekmeği neden bu kadar çok seviyoruz?
İnsanlık tarihinin önemli bir parçası olan ekmeğin öyküsü, binlerce yıl öncesinden başlar.
Avcılık ve toplayıcılık yapan insanlar, besinlerini; avlama, toplama ve işleme yoluyla elde ederlerdi. Bu işlemler arasında yabani tahıl tanelerini toplamak da vardı ve insanlar bu tahılları öğüterek un hâline getirir ve suyla karıştırarak hamur yapardı.
Tahıl ürünlerinin aşamalı bir şekilde çeşitli tarım yöntemleriyle yetiştirilmesi, insanların bu işi daha da geliştirmesine olanak tanıdı ve ekmek, tahıl ürünlerinden elde edilen bir gıda maddesi olarak insanların beslenmesinde önemli bir yere sahip oldu.
Ekmek yapımı ilk olarak MÖ 8000 yıllarında Mısır’da başladı. Mısırlılar tahılları ezerek hamur hâline getirir ve pişirerek ekmek yaparlardı. Bu işlem zaman içinde farklı kültürler ve medeniyetler tarafından benimsendi ve geliştirildi.
Türkler için ekmek, vazgeçilmez bir yiyecek olduğu kadar bir kültür hâline de gelmiştir ve yaşamlarının birçok alanında ekmeğe sayısız anlamlar yüklemişlerdir.
Örneğin; yeni doğmuş çocukları şeytandan korumak için yastıklarının altına ekmek konur, yeni gelinin nazardan korunması için başından aşağı kuru ekmek serpiştirilir ya da yerde bulunan bir ekmek kutsal kabul edildiği için öpülüp alına konur.
Ekmeğin önemi, çocuklar için de büyüktür ve çocuklara özellikle ekmek yeme konusunda çeşitli öğretilerde bulunulur. “Ekmek yemezsen büyüyemezsin.” veya “Bitirmezsen arkandan ağlar.” gibi kalıplaşmış sözlerle, çocuklara ekmeğin önemi aşılanır.
Toplumumuzda ekmeğin kırıntıları bile oldukça önemli ve değerlidir.
Yatılan yerde ekmek kırıntılarının olması, orada yatacak kişinin kötü rüyalar görmesine sebep olacağına inanılması ve yere düşen kırıntılara basılmaması, ekmeğe duyulan saygıyı gösteren yalnızca birkaç örnektir.
Ayrıca bu gibi inanışlar, aynı zamanda ekmeğin dinsel bir boyutunun da olduğunu kanıtlar. Örneğin üzerine yemin edilen tek besin ekmektir. “Ekmek çarpsın.” veya “Ekmeğin üzerine yemin ederim ki.” şeklinde başlayan birçok yemin çeşidi vardır.
Ekmek, her ne kadar kültürel anlamda oldukça değerli ve sofraların vazgeçilmezi olsa da bu besinin çok da yararlı olmadığını söylemek mümkündür.
Özellikle beyaz ekmek, diğer tam buğday veya kepekli ekmeklere kıyasla çok daha düşük besin değerine sahiptir ve aşırı tüketimi önerilmez. Beyaz ekmek rafine edilmiş bir tahıl ürünüdür ve bu sebeple lif, mineral ve vitamin açısından zayıf bir besindir.
İçeriğinde kan şekerini hızlı bir şekilde yükselten basit karbonhidratlar vardır ve çok az miktarda protein içerdiğinden, vücutta uzun süre tokluk hissi yaratmaz. Aslında “Ekmeksiz karın doymaz.” ifadesi, bir şehir efsanesinden ibarettir.
Beyaz ekmek ayrıca obezite, kalp hastalığı ve tip 2 diyabet riskini arttıran yüksek glisemik indekse sahip bir bensindir. Gluten intoleransı olan kişiler için çeşitli sağlık problemlerine sebebiyet verebilir.
Peki ekmek tüketimi konusunda son 65 yılda açık ara dünya birincisi olduğumuzu söylesek?
Kültürel ve ekonomik faktörlerin yanında obezitede Avrupa birincisi olduğumuz göz önüne alındığında aslında Türkiye’nin ekmek tüketimi konusunda listenin en başında olması çok da şaşılacak bir durum değildir. Bir Türk, yılda ortalama 170 ila 190 kg arasında ekmek tüketir.
Listeye göre ikinci sırada yılda 135 kg kişi başı tüketim ile Sırbistan, üçüncü sırada ise 131,1 kg kişi başı tüketim ile Bulgaristan yer almakta. Ukrayna, Kıbrıs, Arjantin ve Portekiz de bu listeyi takip ediyor.
Ekmeğin bu kadar değerli olduğu bir ülkede şüphesiz fiyatı da bir hayli önem arz eder.
Genellikle ekmeksiz bir sofra hayal etmek mümkün değildir ve ekmeğe yapılan zamlar, neredeyse diğer tüm besinlerden daha çok fazla ses getirir ve konuşulur olur. Bunun yanında ekmek israfı da dikkat çekilmesi gereken bir konudur.
Türkiye’de üretilen ekmeğin ortalama %5’i israf edilir. Bizim için vazgeçilmez olan ve bir kültür hâline gelmiş bir besinin israfı, istenmeyen bir durumdur. Bu noktada israftan kaçınmak ve ihtiyacımız olan kadarını almak, büyük önem taşır.